Boyacı Amca ve Medeniyet
Tam Güven Park’dan geçerken yol kenarında gazetesini okuyan bir boyacı amca gördüm, amca diyorum çünkü 60 li yaşlarında gibiydi. Uzun zamandan beride ayakkabı boyatma keyfini yaşamadığımdan selam edip oturdum karşısına. Bir iki dakika geçmediki yan tarafımızda duran seyyar milli piyango cu elindeki küçük bir süpürgeyle gelip, ıtınayla, kendisi ve boyacı amca arasında kalan asfalt parçasını süpürdü, bir yandan da sakince “ya şu yerlere bir şeyler atmıyorlarmı çok kızıyorum” diyordu. Bir ara göz göze gelince bende, “yalatmak lazım bu adamlara attıklarını” diye ona destek çıktım. Ciddiyim yani, yalatmak lazım ki bir daha atmasınlar.
Bunu üzerine boyacı amca da lafa karıştı:
“Ya arkadaş bunlar ne biçim adamlar, gelip ta bu önümüze tükürüyorlar (işaret edilince farkettim ki yerde söyle 10cm çapında okkalı bir tükürük, aslında daha çok balgam kıvamında idi, boya kutusundan yaklaşık 30cm uzaklita), hiç mı utanma yok bu adamlarda, hiç sıkılmıyorlar içinde bulundukları toplumdan.
Bunların aileleri bunlara hiç bir şey öğretmiyor mü, utanma eskidenmiş, anne-baba çocuktan, çocuk anne-baba’dan utanırdı. İnsanlar komşularından utanırdı. Düşünürlerdiki, beni buraya tükürürken gören bir komşumuz olursa ne olur benim abim. Şimdikilerde yok ki böyle bir şey, adamlar haya yi huya yi atmışlar, hayır gelir mı böyle adamdan millete”.
Şöylediklerine bir tek “haklısın amca” diye eklemede bulunabildim, daha fazlasına gerek yoktu lakın. Alın size medeniyet dersi, AB den değil, Ankara’nin göbeğindeki bir boyacıdan. Büyük ihtimal lise bile okuamamıştır boyacı amca, ama medeni. İşini seviyor, boya kutusunun önüne küçük bir halı sermiş, müşteri ye olan saygısından.
Düşündüm, bizim üniversite bitirmiş ama yontulmamış gençlerimizi, hani biz Avrupalıyız, Avrupa Birliğine her türlü şekilde girmeliyizki medenişelim diyip medeniyeti sadece kılık kıyafet de arıyan özenti gençliğimizi, alın size medeniyet dersi. Şimdi o yere tüküren şahsa da sorsan, evet avrupa birliğine kesin girmeliyiz der, sebep; “medenileşmek”. Ama ben desemki “kardeşim niçin tükürüyorsun yere, ayıp değilmi”, adam kesin üzerime atlayıp beni boğazlamaya kalkar.
Bu olay küçük ama güzel bir örnek, Türk toplumunda malesefe böyle bir aldanmışlık var. Kendi içimizden bir çıkıp doğruları söyleyince, herkez “hadi ordan sen ne bilirsin” diyor, ama AB den süpürgeci gelip de bir şey söylese herkez, “hey be iste bu, adamlar medeni tabii canım” oluyor. Büde benim midemi bulandırıyor malesef.
Amerika’dan geldiğim den beri soruyorlar alışabildimmi diye, ilk başlarda niçin alışamıyayım, benim vatanım, ben burda doğdum büyüdüm diyordum. Sonraları, alışmak biraz vakit alıyor diye cevaplamaya başladim, şimdi ise alışmak mümkün değil sadece kabullenmek lazım diye düşünüyorum. Avrupa gel bizi adam et mantığına alışmam mümkün değil, zaten alışmak da istemiyorum, sadece şu gerçeği kabulleniyorumki, Irak’da Amerikan çizmesini öpen insanlardan hiç bir farkı yok bir çok Türk’unde, sadece bizimkiler Avrupa çizmesi öpüyor ve adam edilebilmek için AB’den meddet umuyor, halbuki kendi kültürümüze, örf adetimize dönebilsek, tekrar ceddimizin yaşadığı gibi yaşıyabilsek, tekrar şu boyacı amcanın anlattığı zamandaki gibi olabilsek zaten adam da olmuş olacağız.
0 Comments:
Post a Comment
<< Home